GİRİŞ
Bu yazımızda günümüzde genel olarak çokça karmaşaya sebebiyet veren bir konu olan İlamların İcraya Konulması hususu üzerinde duracağız. İlk olarak ilam terimi, mahkeme kararı anlamına gelmektedir. Hukuk dünyası’na genel bir bakış attığınızda özellikle Hukuk Mahkemeleri nezdinde iki aşamalı bir süreç olduğu görülecektir. İlki dava süreci, ikincisi ise tahsilat sürecidir. Tahsilat süreci ise genel itibariyle icra daireleri eliyle görülmektedir. Taraflar mahkeme sürecini ne kadar iyi yürütürlerse yürütsünler, eğer karşı taraf kötü niyetli ise tahsilat sürecinde haklarını alamamak tehlikesi ile karşı karşıya gelmektedir. Bu süreçte ilamların icraya konulma prosedürünü de iyi bilmek gerekmektedir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Başvurunun İcraya Etkisi” başlıklı 350. maddesine göre istinaf yoluna başvurma, kararın icrasını durdurmaz. Yine Temyize ilişkin olan HMK 367. maddesi uyarınca Temyiz, kararın icrasını durdurmaz. Bu maddelere göre genel çerçevede ilamların icraya konulması için kesinleşme şart değildir. Ancak Yine HMK 350 ve 367. maddelerde ve bazı özel kanunlarda birtakım kararlara ilişkin istisnalar mevcuttur. Aşağıda bu istisnaların kapsamını oluşturan ilamlar ayrıntılı olarak incelenecektir.
Kısaca…
Kararın kesinleşmesi ile kast edilen nokta, yüzeysel anlamda Yüksek yargı organlarının denetiminden geçen veya kanun tarafından öngörülmüş süreler içerisinde taraflarca kanun yollarına başvurulmayan kararlardır. İlk derece mahkemelerinin kararının Yargıtay denetiminden geçtikten sonra verilen karar örnek olarak verilebilir. Yahut istinaf veya temyize başvuru süresi içerisinde söz konusu mahkemelere başvurulmayan kararlardır.
Karar düzeltme yolu, bir kısım kararlar için açık olup, eğer mahkemece verilen hüküm için karar düzeltme yolu açık ise, karar düzeltme yoluna başvurma süresi dolmadıkça veya bu yola başvurulmuş ise karar düzeltme talebi sonuçlanmadıkça, hükmün kesinleştiğinden bahsetmek mümkün olamayacaktır.
Söz konusu durumlarla kesinleşen karara ilişkin ilgili mahkemenin kalem müdürü tarafından kesinleşme şerh edilir ve bu şerh hakim tarafından onaylanır. Bu husus bazı mahkemelerce ayrıca kesinleşme şerhine ilişkin belge verilerek yapılırken bazı mahkemelerce de mevcut kararın arka kısmına işlenerek yapılmaktadır. Özellikle resmi daireler ve icra dairelerine sunulacak ilamlar açısından mevcut kararın uygun bir yerine şerh edilmesi tavsiye edilir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, HMK 305 ve 306. maddesinde düzenlenen tavzih yolu ise kesinleşmeyi etkilemez. Tavzih yoluna kısaca değinecek olursak, Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanması veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesidir. Tavzih talebinin sonuçlanması beklenmeksizin kararın icraya konulması mümkündür.
Yine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 18.2.2016 Tarih, 2016/1179 Esas, 2016/2693 Karar sayılı kararı ve Yerleşik içtihatları uyarınca bahse konu ilamlardaki yargılama giderleri, vekalet ücreti, tazminat, faiz gibi eklentiler de, hüküm kesinleşmeden icraya konulamaz .
Takip tarihinde kesinleşmemiş ilam için, sonradan kesinleşmiş olsa dahi, şikayet yolu ile takibin iptaline gidilebilir. Tabi ki bu durum, karar kesinleştikten sonra ilamın yeniden icraya konulmasına engel teşkil etmeyecektir.
İlamların icraya konulması hususu icra müdürü tarafından denetlenmelidir. İcraya konulması için kesinleşme şartı aranan bir ilamın, kesinleşmeden icraya konulması halinde, icra mahkemesine süresiz şikayet yolu ile ilamlı takibin iptali için müracaat edilebilmektedir.
İcraya Konulabilmesi İçin Kesinleşmesi Şart Olan İlamlar
1-Gayrimenkulün aynına ilişkin ilamların icraya konulması (HMK 350 – 367)
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 367. maddesinin 2. fıkrasına göre taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemezler. Burada önemli olan gayrimenkulün aynına ilişkin hususun doğru saptanmasıdır.
Nitekim Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 19.11.2015 Tarih, 2015/19446 E Ve 2015/20796 K. Sayılı kararında Davacı mühendislik şirketi ile ile davalılar arasındaki inşaat sözleşmesi hükümleri tartışılarak sonuca gidildiğinden bahisle ilamın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı ve infazı için kesinleşme şartının bulunmadığı belirtilmiştir.
Yine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 6.2.2017 Tarih, 2016/21785 E Ve 2017/1150 K. Sayılı kararında ilamının incelenmesinde; Mahkemece muhdesatın tesbitine karar verildiği, ilamda sicilde değişikliğe yol açan tescil hükmü bulunmadığı dolayısı ile ilamın taşınmazın aynına dair olmayıp infazı için kesinleşmesi koşulu bulunmadığından şikayetin reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin görüş mevcuttur.
Yargıtay tarafından yerleşik görüş, gayrimenkulün aynına ilişkin olmayan ( gayrimenkul üzerindeki kişisel “şahsi” haklara ilişkin olan ) haklar yönünden kararın kesinleşmesinin gerek olmadığıdır.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin T. 14.1.2014 Tarih, 2013/24243 E Ve 2014/170 K Sayılı kararında İpotek, sınırlı bir ayni hak olduğundan, ipoteğin fekkine ilişkin davanın taşınmazın aynına ilişkin olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda takip konusu ilamın icraya konulabilmesi için kesinleşmesi zorunludur. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir. Bir başka anlatımla esas hakkındaki hüküm kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez (HGK’nun. 05.10.2005 tarih ve 2005/12-534 E. 2005/554 K.).
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 10.12.2012 Tarih, 2012/12107 E Ve 2012/12072 K. Sayılı kararı mucibince Men’i Müdahale davaları doğrudan taşınmazın aynına ilişkin kararlar olup icraya konulabilmesi için kararın kesinleşmesi gerekmektedir.
2-Aile ve kişiler hukukuna ilişkin ilamların icraya konulması (HMK 350 – 367)
HMK 350. maddenin 2. fıkrasında “Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.” hükmü geçmektedir. Yine Temyize ilişkin HMK 367. maddesinin 2. fıkrasında “Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.” hükmü bulunmaktadır. Her ne kadar iki madde de birbirinin aynı gibi gözükse de 350. madde İstinaf yoluna ilişkin, 367. madde ise temyiz yoluna ilişkin düzenlemelerdir.
Aile ve kişiler hukukuna ilişkin hükümlerden anlaşılması gereken; isim tashihi, soyisim tashihi, yaş tashihi, velayetin nez’i, babalık davası, nesep tashihi, boşanma ve bunun eki niteliğindeki hükümler gibi kişinin doğrudan şahsı ya da ailevi yapısıyla ilgili hukuki durumunda değişiklik oluşturan ilamlar ile bu ilamların eki niteliğindeki hükümlerdir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, tüzel kişiler de kişi kavramı içerisindedir.
Kişiler hukuku ile bağlantılı olarak İcra mahkemelerinin kararının infazı için kesinleşme zorunluluğu olmadığına ilişkin Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 1.12.2016 Tarih, 2016/4798 E. Ve 2016/22785 K sayılı kararı mevcuttur.
HMK 350 Kapsamında Ticari Şirket Ortaklığından Çıkmaya ilişkin kararlar da Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 17.10.2011 Tarih, 2011/3823 E. Ve 2011/19641 K. sayılı kararına göre kesinleşmeden icraya konulabilen kararlar arasındadır.
2/a- Boşanma ve Fer’ileri
Kişiler hukuku denilince Boşanma ve fer’ilerine de değinmemiz gerekmektedir. Özellikle boşanma, buna bağlı olan maddi ve manevi tazminat ile iştirak nafakasına dair ilamlar da kesinleşmedikçe icraya konulamamaktadır. Buna ilişkin olarak Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 20.10.2015 Tarih, 2015/16421 E. Ve 2015/18638 K Sayılı Kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 1.12.2016 Tarih, 2016/13627 E. Ve 2016/14844 K Sayılı Kararı İle Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 5.5.2016 Tarih, 2016/1701 E Ve 2016/8339 K Sayılı kararları vardır. Ancak tedbir nafakası bu hususun dışında kalmaktadır. Tedbir nafakasının icraya konulması için Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 17.04.2014 Tarih, 2013/18343 E Ve 2014/7453 K Sayılı kararına göre bu tür ilamların icraya konulması için kesinleşme şartı aranmamaktadır.
Aile hukukunda yer almakta ise de, katkı payına ilişkin davalar, boşanma ilamının eki niteliğinde olmayıp ondan bağımsız olan edaya ilişkin ilamlardır. Bu yüzden katkı payı alacağına ilişkin ilamların icraya konulması için kesinleşme gerekmemektedir. İlgili Husus Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 20.6.2016 Tarih, 2016/7478 E, 2016/10845 K Sayılı Kararında Mevcuttur.
Takı bedelinden kaynaklı tazminat alacağına ilişkin ilamlar Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 18.4.2012 Tarih, 2011/30173 E Ve 2012/13094 K sayılı kararına göre kesinleşmeden icraya konulabilecektir.
Son olarak çocuk ile kişisel ilişki kurulması noktasında Yargıtay içtihatlarında öncelikle boşanma yönünden ilamın kesinleşip kesinleşmediğinin açığa kavuşturulması ve HMK 367 de bulunan ilkeler doğrultusunda sonuca gidilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Çocuk teslimi ve çocuk ile kişisel ilişki kurulmasına dair ilamlar da kesinleşmedikçe icraya konulamayan kararlardır. Bu hususa Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 8.10.2015 Tarih, 2015/17320 E Ve 2015/17756 K. sayılı kararında değinilmiştir.
2/b- Fikri ve Sınai Haklara İlişkin
Bu madde kapsamında Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin ürün benzerliği yoluyla tescili tasarımına haksız müdahalenin önlenmesine yönelik olarak oluşan hüküm, şahsın hukukuna ilişkin tescilli hakka tecavüz niteliğinde olduğundan, bu nitelikteki ilamların icraya konulması için kesinleşmesi gerekir. Kesinleşmeden infaz edilemezler.
Fikri ve Sınai Haklara ilişkin olarak Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 12.5.2016 Tarih, 2016/1921 E. Ve 2016/8741 K sayılı kararında “FSEK hükümlerine dayalı olarak açılan maddi manevi tazminat davasına dair olduğu, tarafların hukuki durumunda sicil ve kayıtlarda değişiklik yaratacak nitelikte olmadığı, hakkın özü ile ilgili olmayıp malvarlığında değişiklik yaratacak nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dayanak ilamın kesinleşmeden takibe konulabileceği nazara alınarak, şikayetin reddi yerine kabulüyle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.” denmek suretiyle sadece maddi, manevi tazminata ilişkin hükümlerin kesinleşmesinin gerekmediğini belirtilmektedir
Yine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 23.3.2017 Tarih, 2016/9638 E Ve 2017/4283 K. Sayılı kararına göre eser niteliğindeki görsellerin izinsiz kullanımından kaynaklanan 5846 Sayılı Kanun’un 68. maddesi uyarınca istenen telif hakkı tazminatı alacağına ilişkin ilam, şahsın hukuku ile ilgili olmakla birlikte tarafların şahsı ile ilgili hukuki durumlarında değişiklik yaratan bir sonuç doğurmayıp, sadece malvarlığını etkilediğinden takibe konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmez.
Yukarıda belirttiğimiz iki Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere tarafların hukuki durumlarında, sicil ve kayıtlarda herhangi bir değişikliğe neden olmayan sadece malvarlığına ilişkin ilamların icraya konulması hususunda kesinleşme zarureti bulunmamaktadır.
3-Yabancı mahkeme veya hakem kararlarının tenfizine ilişkin verilen ilamların icraya konulması (MÖHUK 41/2)
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.6.2016 tarih, 2016/7478 Esas ve 2016/10845 K sayılı kararı (Eda Davası)nda söz konusu duruma değinilmiştir.
4-Menfi tespit veya istirdat (geri alım) davalarında verilen ilamların icraya konulması (İİK 72)
İİK 72. madde ve devamında ele alınmış olan menfi tespit ve istirdat davaları açısından da kararın kesinleşmesi beklenmelidir. Bu husus Hukuk Genel Kurulu’nun 5.10.2005 tarih ve 2005/12-534 E., 2005/554 K. sayılı kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun T. 7.11.1990 Tarih, 1990/12-446 E Ve 1990/564 K sayılı kararları ile de belirtilmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin T. 25.3.2014 Tarih, 2014/6016 E Ve 2014/5264 K Sayılı kararlarına göre İİK’nun 72/1 fıkrasına göre icra takibinden önce açılan menfi tespit davalarının kabulü halinde de ilamın infazı ancak İİK’nun 72/4 fıkrasına göre kesinleşmesine bağlıdır.
İlamların yargılama gideri ve vekalet ücretlerine ilişkin bölümleri, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümleriyle bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esasına ilişkin hüküm kısmı kesinleşmeden yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısmı da icra takibine konu edilemez. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin T. 18.2.2016 Tarih, 2016/1179 E. Ve 2016/2693 K. Sayılı Kararı ve aynı Dairenin T. 21.1.2014 Tarihli 2013/13919 E. Ve 2014/746 K Sayılı Kararlarında bu duruma değinilmiştir.
5-Sayıştay ilamlarının icraya konulması (6085 sayılı Sayıştay Kanunu Madde 53)
6085 sayılı Sayıştay kanununun 53. maddesi gereği sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilir. İlam hükümlerinin yerine getirilmesinden, ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticileri sorumludur.
Anayasanın 160. maddesinde “…Sayıştayın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler.” denmek suretiyle Sayıştay ilamlarının kesin hüküm teşkil ettiği kabul edilmektedir. Yine Sayıştay 4. Daire’nin 12.3.2008 Tarihli 30582 Karar sayılı kararında da bu duruma ilişkin hüküm mevcuttur.
6- İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararların icraya konulması (2577 sayılı İYUK 28/1)
Söz konusu kararlar da kesinleşmedikçe icraya konulamamaktadır. Ayrıca Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 10.10.2016 tarihli, 2016/11846 E ve 2016/13507 K sayılı kararından da anlaşılacağı üzere İYUK 28 gereği idareye başvurulmadan yapılan takipler da ilgili prosedür uygulanmadığından bahisle durdurulacaktır.
7-İstihkak davasının kabulüne ilişkin kararların icraya konulması
Mülkiyetin tespitine ilişkin olmaları nedeniyle istihkak davasının kabulüne dair ilamlar kesinleşmeden infaz edilemez. İstihkak davasının reddine ilişkin kararların icrası için kesinleşmeleri koşulu aranmaz.
8-Bayrağına ve sicil kaydı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin ilamların icraya konulması
Bayrağına ve sicil kaydı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin ilamların icraya konulması için kesinleşmesi gerekmektedir.
9- Mahkumiyet Hükümlerine İlişkin İlamların icraya konulması (5275 Sayılı Kanun 4. Madde)
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanması Hakkında Kanunun 4/1 fıkrasında: mahkumiyet hükümlerinin kesinleşmedikçe infaz olunamayacağı düzenlenmiştir. Ek olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 04.10.2010 tarihli, 2010/9466 E ve 2010/22059 K sayılı kararında bu husus üzere hüküm kurulmuştur.
Bu madde ışığında değerlendirecek olursak mahkumiyet kararı çıkmış olan bir ilam neticesinde verilmiş olan vekalet ücreti de kararın kesinleşmesi neticesinde icraya konulabilecektir.
Ancak, haksız tutuklama nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin ilam ceza mahkumiyeti içermediğinden takibe konulması için kesinleşmesine gerek bulunmamaktadır. Konu ile ilgili Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2.12.2011 Tarih, 2011/19187 E Ve 2011/26516 K Sayılı Kararı İle Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 17.1.2013 Tarih, 2012/13098 E Ve 2013/381 K. sayılı kararlarında bakılabilir.
Av. Halil KARAKAYA
09.01.2018
Hukuki Bilimler Derneği
Makale Rafı Projesi