Orman Kanunu Çerçevesinde Anız Yakma Suçu

Bugünkü yazımızda 6831 sayılı orman kanunu 76. Maddesinin d bendinde düzenlenmiş olan anız yakmak suçunu irdeleyeceğiz.

Öncelikle anız nedir ve neden yakılır hususlarına değinmekte fayda vardır. Anız, tarımsal üretim sonucunda biçilmiş olan ekinlerin toprakta kalan kök ve saplarına verilen isimdir. Çiftçilerimiz daha iyi tohum yatağı hazırlamak, yabancı ot ve haşereleri yok etmek, hasat sonrası, hızlı şekilde diğer bir ürünün ekimine geçmek ve arazide mibzerin gözlerinin anız sapları ile tıkanmadan istenilen bir şekilde ekim yapması için anız yakmaktadırlar. Anız yakmak birçok yönden zararlı olduğu için hukuk sistemimiz bu konuda önlem almak maksadıyla çeşitli düzenlemeler getirmiştir. Bunlardan biri Çevre Kanununda düzenlenmiş, diğeri ise yazımızda esas olarak değineceğimiz Orman kanununda düzenlenmiştir.

Orman kanununa geçmeden önce, anız yakmak Çevre Kanunu ek-1. Maddede de düzenlenmiştir. Çevre kanununda düzenlenmiş olan anız yakmak, idari para cezası ile cezalandırılırken Orman kanunu çerçevesinde inceleyeceğimiz anız yakmak suçu hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Çevre Kanunu ek madde 1, toprağın korunması ve kirliliğin önlenmesini düzenlemektedir. Bu maddeye göre “Anız yakılması, çayır ve meraların tahribi ve erozyona sebebiyet verecek her türlü faaliyet yasaktır.” Ek madde 1 e aykırı davranış hususu ise yine Çevre Kanunu 20. Maddede “ Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin (c) bendine aykırı olarak anız yakanlara her dekar için 20 Türk Lirası idarî para cezası verilir. Anız yakma fiilinin orman ve sulak alanlara bitişik yerler ile meskûn mahallerde işlenmesi durumunda ceza beş kat artırılır.” denmek suretiyle cezai şart öngörülmüştür.

Orman Kanununun 76. Maddesinin d bendinde “Ormanlara dört kilometre mesafede veya bu Kanunun 31 inci ve 32 nci maddeleri kapsamına giren köyler hudutları içinde anız veya benzeri bitki örtüsü yakmak yasaktır.” İbaresi geçmektedir. Bu bendi incelediğimizde ilk olarak ormanın tanımına bakmamız gerekmektedir.

Yine aynı kanunun 1. Maddesi “Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır” demekle ormanın tanımını yapmış, ancak devam eden 11 bentte nelerin orman kapsamına girmeyeceği sayılmıştır. Bu bentler asıl konumuzu oluşturmadığından üzerinde durmayacağız. Orman sayılmayacak yerlere örnek verecek olursak; sazlıklar, parklar, her çeşit dikenlikler, orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler vs.

Gelelim bu suçun oluşması için gerekli olan ikinci şarta. Anız veya benzer bitki örtüsü yakma eylemi ormanlara dört kilometre veya daha yakın mesafede olmalıdır. Veya Orman kanunu madde 31 ve 32. Maddelerde belirtilen köylerin hudutları içerisinde gerçekleştirilen bir yakma fiili olmalıdır.

6831 Sayılı Orman Kanunu 31. maddede “mülki hudutları içerisinde verimli devlet ormanları bulunan köyler” ve 32. maddede “Mülki hudutları içerisinde verimsiz devlet ormanı bulunan köyler” ibareleri yer almaktadır. Hukuki açıdan verimli devlet ormanı ve verimsiz devlet ormanı tanımları 6831 Sayılı Orman Kanununun 31, 32 Ve 33’Ncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin tanımlar başlıklı 3. Maddesinde belirtilmektedir. Buna göre verimli devlet ormanı, Amenajman planlarında eta verilmiş olan Devlet ormanıdır. Verimsiz devlet ormanı ise Amenajman planlarında eta verilmemiş olan Devlet ormanıdır. Amenajman tanımına bakacak olursak; Orman Amenajman Yönetmeliğinin 3. Maddesi 1. Fıkrası b bendinde “Bir orman işletmesini veya onun ayrıldığı alt işletme ünitelerini tespit edilen amaçlara göre planlayan ve planın uygulanmasını izleyen bir ormancılık bilim dalını ifade eder” ibaresi yer almaktadır. Eta tanımı ise genel olarak her yıl aynı miktarda alınması kararlaştırılan ağaç serveti olarak ifade edilebilir.

Orman kanunu 76. Maddesinin son cümlesinde geçen “… benzer bitki örtüsü…” ibaresi içerisine çalı-çırpı gibi unsurlar da dahil edilebilir.

Son olarak 6831 sayılı Orman kanunu kapsamında 76. Maddenin d bendine aykırılık hallerinde öngörülen cezai şarta değineceğiz. Aynı kanunun 110. Maddesinin ikinci fıkrasında “76 ncı maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen fiilleri işleyenler hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezasına hükmolunur.” Denmektedir. Burada da görüleceği üzere bu suçu işleyenlerin cezası kanun koyucu tarafından üst seviyede tutulmuştur.

Halil KARAKAYA
07.04.2015
Anadolu Telgraf Gazetesi