Bugünkü yazımızda geçen hafta belirttiğimiz üzere, Banka veya Kredi kartlarının kötüye kullanılması bölümünü inceleyeceğiz.
Banka ve kredi kartlarının çıkışından bu yana epey bir zaman geçti; bu zaman diliminde paranın saklanması, aktarılmasından tutun alışveriş anlayışımıza kadar birçok şey değişti. Özellikle bu konularda bankaların kartlar aracılığıyla sunduğu kolaylıklar dolayısıyla bankacılık işlemleri hayatımıza köklü bir şekilde girmiş durumda. Kredi kartları sayesinde artık insanlar ceplerinde para taşımadan alışveriş yapabiliyorlar. Hatta kart numaraları ve şifreler sayesinde artık internetten kolayca alışveriş yapabiliyoruz. Tabii ki insanların hayatlarında bu kadar çok kullandıkları bir şeyin de kötüye kullanılması kaçınılmazdır. Bu yazımızda Türk Ceza Kanunumuzun 245. Maddesinde düzenlenen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu irdeleyeceğiz.
Buna geçmeden önce, yine mevzuatımızda düzenlenen banka kartının ve kredi kartının tanımını yapacağız. Banka kartı, mevduat hesabı veya özel cari hesapların kullanımı dâhil bankacılık hizmetlerinden yararlanmayı sağlayan kart olarak tanımlanmaktadır. Kredi kartı ise; nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarası olarak geçmektedir.
TCK 245. Maddede 3 fıkra altında 3 farklı durum hüküm altına alınmıştır. Birinci fıkrada gerçek bir banka veya kredi kartını kötüye kullanmak suçu düzenlenmiştir. Burada kart başkasına ait olmalıdır. Bu durumda bankanın yanında mağdur olan sadece kart sahibi değil, aynı zamanda kartın kendisine verilmesi gereken kişidir. Suçu işleyen kişinin kartı ele geçirme şeklinin önemi yoktur.
İkinci fıkrada sahte banka veya kredi kartı üretmek, satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek suçu düzenlenmiştir. Buraya dikkat edilecek olursa banka veya kredi kartının niteliği sahte olmasıdır. Ayrıca kart henüz kullanılmamıştır. Suçun mağduru ise kartın henüz kullanılmamış olması nedeniyle hesap sahibi olmayıp banka veya kredi kartını çıkartma yetkisini haiz olan bankadır.
Üçüncü fıkrada ise sahte bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlamak düzenlenmiştir. İkinci fıkrada sahte olan kartın henüz kullanılmaması hali, üçüncü fıkrada ise sahte olan kredi veya banka kartının kullanılması hali düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre TCK 245. Maddenin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için üç şartın varlığı gerekmektedir. Bunlar; Başkasına ait banka veya kredi kartının her ne suretle olursa olsun ele geçirilmesi veya elde bulundurulması, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın kartın kullanılması veya kullandırılması, son olarak ise kişinin bu suretle kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır.
Ayrıca Yargıtay içtihatlarında da yerleşik olan bir uygulama vardır. O da her kart için ayrı suç oluşacağıdır. Burada önemli olan, bankaların farklı olmasıdır. Eğer aynı bankanın farklı kartlarına ilişkin birden farklı suç mevcut ise bu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanmaktadır.
Son olarak ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararını ele alacağız. Özellikle bir dönem sıkça başvurulan bir yöntemle ilgili olan bu kararda; kişi, ATM’ye düzenek kurarak kartın sıkışmasını sağlamış, kartı sıkışan kişiden kart şifresini öğrenmiştir. Ardından fail, kartı sıkışan kişinin, bankamatiğin başından ayrılmasıyla kartı tornavida yardımıyla çıkararak başka bir bankamatikten mağdurun hesabındaki paraları çekmiştir. Bu olayda Yargıtay Ceza Genel Kurulu hem banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçundan, hem de kartın hileli davranışlarla hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi dolayısıyla hırsızlık suçundan hüküm verilmesi gerektiği kanaatindedir. Yani sanık iki suçtan da hüküm giymektedir.
Halil KARAKAYA
17.07.2013
Anadolu Telgraf Gazetesi